HOROZ ÖTTÜĞÜNDE EŞEK ANIRDIĞINDA GECE KÖPEK HAVLADIĞINDA
Hz Peygamber sav buyurdu ki:
(( إِذَا سَمِعْتُمْ صِيَاحَ الدِّيَكَةِ فَاسْأَلُوا اللهَ مِنْ فَضْلِهِ، فَإِنَّهَا رَأَتْ مَلَكًا. وَإِذَا سَمِعْتُمْ نَهِيقَ الْحِمَارِ، فَتَعَوَّذُوا بِاللهِ مِنَ الشَّيْطَانِ، فَإِنَّهُ رَأَى شَيْطَانًا.))
"Horozun öttüğünü işittiğinizde, Allah’ın fazlından isteyin. Çünkü o bir melek görmüştür. Eşeğin anırmasını işittiğinizde ise şeytanın şerrinden Allah’a sığının. Çünkü o bir şeytan görmüştür."[1]
Hz Peygamber sav buyurdu ki:
(( إِذَا سَمِعْتُمْ نُبَاحَ الْكِلَابِ، وَنَهِيقَ الْحُمُرِ بِاللَّيْلِ، فَتَعَوَّذُوا بِاللهِ ، فَإِنَّهُنَّ يَرَيْنَ مَا لاَ تَرَوْنَ.))
"Geceleyin köpeklerin havlamasını ve eşeklerin anırmasını işittiğinizde, onlardan Allah’a sığının.[2] Çünkü onlar sizin görmediklerinizi (Allah tarafından gökten inen âfet ve felâketleri) görürler."[3]
[1] Buhâri, bkz. Fethu'l-Bâri (6/350); Müslim, (4/2092). [2] Euzü billâhi mine’ş-şeytâni’r-racîm. [3] Ebu Dâvud, (4/327); Ahmed, (3/306); el-Elbâni, "sahihtir" der; Bkz. Sahih-i Ebî Dâvud (3/961).
RÜZGÂR ESERKEN
(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَسْأَلُكَ خَيْرَهاَ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهاَ.))
"Allahım! Senden bu rüzgarın hayrını diler ve şerrinden de sana sığınırım."[1]
(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَسْأَلُكَ خَيْرَهاَ، وَخَيْرَ ماَ فِيهاَ، وَخَيْرَ ماَ أُرْسِلَتْ بِهِ وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهاَ، وَشَرِّ ماَ فِيهاَ وَشَرِّ ماَ أُرْسِلَتْ بِهِ.))
"Allahım! Senden bu rüzgarın hayrını, onda bulunanın hayrını ve onunla birlikte gönderilenin hayrını dilerim. Onun şerrinden, onda bulunan şeyin şerrinden ve onunla birlikte gönderilen şeyin şerrinden sana sığınırım."[2]
[1] Ebu Dâvud, (4/326); İbn-i Mâce, (2/1228). [2] Müslim, (2/616); Buhâri, (4/76).
GÖK GÜRLEDİĞİNDE
(( سُبْحاَنَ الَّذِي يُسَبِّحُ الرَّعْدُ بِحَمْدِهِ وَالْمَلاَئِكَةُ مِنْ خِيفَتِهِ.))
"Gök gürültüsünün hamd ederek; meleklerin de heybetinden dolayı kendisini tesbih ettiği (Allah’ı) tüm noksanlıklardan tenzih ederim."[1]
[1] Abdullah b. Zübeyr -Allah ondan râzı olsun- gök gürültüsünü işitince konuşmayı bırakır ve şöyle derdi:..Hadis zikredilir”. Muvatta, (2/992). Elbâni, “Mevkuf olarak isnadı sahihtir” der.
YAĞMUR İSTERKEN
(( اَللَّهُمَّ أَسْقِناَ غَيْثاً مُغِيثاً مَرِيئاً مَرِيعاً، ناَفِعاً غَيْرَ ضاَرٍّ عاَجِلاً غَيْرَ آجِلٍ.))
"Allahım! Bize hemen, geciktirmeden, faydalı, zararsız, bereketli, hazmı kolay ve imdadımıza yetişen bir yağmur ver."[1]
(( اَللَّهُمَّ أَغِثْناَ، اَللَّهُمَّ أَغِثْناَ، اَللَّهُمَّ أَغِثْناَ.))
"Allahım! Bize yağmur ver.Allahım! Bize yağmur ver.Allahım! Bize yağmur ver."[2]
(( اَللَّهُمَّ اسْقِ عِباَدَكَ، وَ بَهاَئِمَكَ، وَ انْشُرْ رَحْمَتَكَ، وَأَحْيِ بَلَدَكَ الْمَيِّتَ.))
"Allahım! Kullarına ve bütün hayvanlarına su ver. Rahmetini yay ve (bu) cansız beldene hayat ver."[3]
YAĞMUR YAĞARKEN
(( اَللَّهُمَّ صَيِّباً ناَفِعاً.))
"Allahım! Bunu faydalı çok yağmur eyle."[4]
YAĞMURDAN SONRA:
(( مُطِرْناَ بِفَضْلِ اللهِ وَرَحْمَتِهِ.))
"Allah’ın lütuf ve rahmetiyle bize yağmur yağdırıldı."[5]
YAĞMURUN KESİLMESİ İÇİN
(( اَللَّهُمَّ حَوالَيْناَ وَ لاَ عَلَيْناَ. اَللَّهُمَّ عَلىَ اْلآكاَمِ وَ الظِّراَبِ،وَ بُطُونِ الأَوْدِيَةِ، وَ مَناَبِتِ الشَّجَرِ.))
"Allahım! Üzerimize değil etrafımıza yağmur yağdır. Allahım! Tepelere,dağlara, vâdilere ve ağaç biten yerlere yağdır."[6]
[1] Ebu Dâvud (1/303) Elbâni, sahihtir der; bkz. Sahih-i Ebî Dâvud (1/216). [2] Buhâri, (1/224); Müslim, (2/613). [3] Ebu Dâvud (1/305). Elbâni, hadisin hasen olduğunu söyler; bkz. Sahih-i Ebî Dâvud (1/218). [4] Buhâri, bkz. Fethu’l-Bâri (2/518). [5] Buhâri, (1/205); Müslim, (1/83). [6] Buhâri, (1/224); Müslim (2/614
HİLÂLİ GÖRÜNCE
(( اَللهُ أَكْبَرُ، اَللَّهُمَّ أَهِّلْهُ عَلَيْناَ بِاْلأَمْنِ وَ اْلإِيماَنِ، وَ السَّلاَمَةِ وَ اْلإِسْلاَمِ، وَ التَّوْفِيقِ لِماَ تُحِبُّ رَبَّناَ وَ تَرْضَى، رَبُّناَ وَ رَبُّكَ اللهُ.))
"Allah en büyüktür. Allahım! Hilali bize emniyet, îmân, selâmet, İslâm, sevdiğin ve râzı olduğun şeylerde başarı ayı kıl ey Rabbimiz.(Ey hilâl!) Benim ve senin Rabbin Allah’tır."[1]
[1] Tirmizi, (5/504); Dârimi, lafzıyla (1/336); bkz. Sahih-i Tirmizi (3/157).
İFTARI AÇTIKTAN SONRA
(( ذَهَبَ الظَّمَأُ وَ ابْتَلَّتِ الْعُرُوقُ، وَ ثَبَتَ اْلأَجْرُ إِنْ شَاءَ اللهُ.))
"(Kuruluğun gitmesiyle) susuzluk gitti; damarlar ıslandı, (yorgunluk ortadan kalktı ve) Allah’ın izniyle ecir sâbit oldu."[1]
(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَسْأَلُكَ بِرَحْمَتِكَ الَّتيِ وَسِعَتْ كُلَّ شَيْءٍ أَنْ تَغْفِرَ ليِ.))
"Allahım! Her şeyi kaplayan rahmetinle beni bağışlamanı dilerim."[2]
[1] Ebu Dâvud, (2/306) ve Diğerleri. Bkz. Sahih-i-Câmi (4/209). [2] İbn-i Mâce, (1/557), Abdullah b. Amr'ın -Allah ondan râzı olsun- duâsından. Hafız İbn-i Hacer, hasen olduğunu söyler, el-Ezkâr. bkz. şerhi (4/342).
MEVSİMİN İLK MEYVESİ GÖRÜLÜNCE
(( اَللَّهُمَّ باّرِكْ لَناَ فِي ثَمَرِنَا، وَباَرِكْ لَناَ فيِ مَدِينَتِناَ، وَباَرِكْ لَناَ فيِ صاَعِناَ، وَباَرِكْ لَناَ فيِ مُدِّناَ.))
"Allahım! Meyvemizi bize bereketli kıl. Medinemizi bize mübârek eyle. Sa’mıza bereket ver. Müdd’ümüze bereket ver."[1]
[1] Müslim, (2/1000); Sa’ ve Müdd, bir tür hacim ölçüleridir.
AKSIRINCA
"Sizden biriniz aksırınca:
(( اَلْحَمْدُ ِللهِ.))
‘Elhamdulillah’ desin. (Bunu işiten) kardeşi veya arkadaşı:
(( يَرْحَمُكَ اللهُ.))
‘Allah sana merhamet etsin’ desin.(Aksıran da ona):
(( يَهْدِيكُمُ اللهُ وَيُصْلِحُ بَالَكُمْ.))
"Allah size hidâyet etsin ve hâlinizi düzeltsin’ desin."[1]
İNKARCI BİRİSİ AKSIRDIRDIĞINDA ALLAH'A HAMD EDERSE
(( يَهْدِيكُمُ اللهُ وَيُصْلِحُ بَالَكُمْ.))
"Allah size hidâyet etsin ve hâlinizi düzeltsin."[2]
[1] Buhâri, (7/125). [2] Tirmizi, (5/82); Ahmed (4/400); Ebu Dâvud (4/308); bkz. Sahih-i Tirmizi (2/354).
EVLENEN KİMSE İÇİN
(( بَارَكَ اللهُ لَكَ، وَباَرَكَ عَلَيْكَ، وَجَمَعَ بَيْنَكُماَ فيِ خَيْرٍ ))
"Allah senin için bereketli kılsın ve bereketini dâim etsin.İkinizin arasını hayırda birleştirsin."[1]
[1] Nesâi hariç diğer sünen sahipleri. Bkz. Sahih-i Tirmizi (1/316).
EVLENİNCE VEYA YENİ ARAÇ ALINCA
"Sizden biriniz evlenir veya bir hizmetçi satın alırsa şöyle desin:
(( اَللَّهُمَّ إِنيِّ أَسْأَلُكَ خَيْرَهاَ وَخَيْرَ ماَ جَبَلْتَهاَ عَلَيْهِ، وَأَعُوذُ بِكَ مِنْ شَرِّهاَ، وَشَرِّماَ جَبَلْتَهاَ عَلَيْهِ. ))
"(Elini evlendiği eşinin yahut cariyesinin alnına koyar ve)[1] Allahım! Bunun hayrını ve bunda yarattığın şeyin hayrını (güzel ahlâkını) dilerim. Bunun şerrinden ve bunda yarattığın şeyin şerrinden (kötü ahlâkından) sana sığınırım." "Bir deve (veya binek) satın alınca da hörgücünden tutsun ve böyle duâ etsin."[2]
[1] Ebu Dâvud:2160 Elbânî hasen demiştir. [2] Ebu Dâvud, (2/248); İbn-i Mâce (1/617); bkz. Sahih-i İbn-i Mâce (1/324).
EŞİYLE CİNSEL İLİŞKİYE GİRMEDEN ÖNCE
(( بِسْمِ اللهِ. اَللَّهُمَّ جَنِّبْناَ الشَّيْطاَنَ، وَجَنِّبِ الشَّيْطاَنَ ماَ رَزَقْتَناَ.))
"Allah’ın adıyla. Allahım! Bizi şeytandan, şeytanı da bizi rızıklandıracağın çocuktan uzak tut."[1]
[1] Buhâri, (6/141); Müslim, (2/1028).
ÖFKELENİNCE
(( أَعُوذُ بِاللهِ مِنَ الشَّيْطاَنِ الرَّجِيمِ.))
"Allah’ın rahmetinden kovulmuş şeytandan, Allah’a sığınırım."[1]
[1] Buhâri, (7/99); Müslim, (4/2015)
BELÂYA UĞRAYAN BİRİNİ GÖRÜNCE
(( اَلْحَمْدُ ِللهِ الَّذِي عاَفاَنيِ مِمَّا ابْتَلاَكَ بِهِ، وَفَضَّلَنيِ عَلىَ كَثِيرٍ مِمَّنْ خَلَقَ تَفْضِيلاً.))
"Sana verdiği belâdan beni âfiyette kılan ve yarattıklarının çoğuna tercih ederek beni üstün kılan Allah’a hamd olsun."[1]
[1] Tirmizi (5/494); (5/493); bkz. Sahih-i Tirmizi (3/153).
BİR MECLİSE OTURUNCA VEYA KALKARKEN
İbn-i Ömer ra şöyle demiştir: "Rasûlullah sav’in bir oturumda, kalkmadan önce yüz kere şöyle dediği anlatılırdı:
(( رَبِّ اغْفِرْ ليِ، وَتُبْ عَلَىَّ، إِنَّكَ أَنْتَ التَّواَّبُ الْغَفُورُ.))
‘Rabbim! Beni bağışla ve tevbemi kabul et. Şüphesiz ki sen, tevbeleri çokça kabul eden ve çokça bağışlayansın."[1]
(( سُبْحَانَكَ اللَّهُمَّ وَبِحَمْدِكَ، أَشْهَدُ أَنْ لاَ إِلَهَ إِلاَّ أَنْتَ، أَسْتَغْفِرُكَ وَ أَتُوبُ إِلَيْكَ.))
"Allahım!Sana hamd ederek, seni tüm noksanlıklardan tenzih ederim. Senden başka hak ilah olmadığına şehâdet ederim. Senden bağışlanma diler ve sana tevbe ederim."[2]
[1] Tirmizi ve diğerleri; bkz. Sahih-i Tirmizi (3/153), Sahih-i İbn-i Mâce (2/321). Lafızlar Tirmizi. [2] Sünen sahipleri. Bkz. Sahih-i Tirmizi (36153); Âişe-Allah ondan râzı olsun-’un şöyle dediği sabit olmuştur; “Rasûlullah-sallallahu aleyhi ve sellem- bir mecliste oturduğunda,Kur’ân okuduğunda ve namaz kıldığında mutlaka sonunu şu kelimelerle tamamlardı:...(Hadis zikredilir)”. Nesâi, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle (h.308); Ahmed (6/77). Dr. Faruk Hammâde, Amelü’l-Yevmi ve’l-Leyle'nin tahkikinde sahih olduğunu söyler.
BORCU ÖDERKEN BORÇ VERENE
(( باَرَكَ اللهُ لَكَ فيِ أَهْلِكَ وَمَالِكَ، إِنَّمَا جَزَاءُ السَّلَفِ الْحَمْدُ وَالأَدَاءُ.))
"Allah, âileni ve malını senin için bereketli kılsın. Verilen borcun karşılığı, ancak (sahibine) teşekkür etmek ve (onu aldığın gibi) ödemektir."[1]
[1] Nesâi, Amelu’l-Yevmi ve’l-Leyle (s.300); İbn-i Mâce (2/809). Bkz. Sahih-i İbn-i Mâce (2/55) bak.